Samsunda Escort Bayan

Samsunda

Alın yazınızı aile tarihiniz mi belirliyor? Alın yazınızı aile tarihiniz mi belirliyor? Alın yazınızı aile tarihiniz mi belirliyor? Alın yazınızı aile tarihiniz mi belirliyor?
“geçmiş katiyen
yok olmaz. Geçmiş geçmişte dahi
kalmaz” demiş ünlü yazar william Faulkner. Pek çok kadim öğretinin de işaret ettiği üzere, kişinin ailesinin birkaç kuşak öncesinde yaşadığı seksi bayan göç, savaş, erken kayıp aynı
travmalar kuşaklar sonra davranış bozuklukları olarak ortaya çıkabiliyor . Modern bilim de tamı tamına benzer
herşeyi
işaret ediyor.    Mesela kendinizi sürekli benzer negatif olaylar içinde buluyor, şunun
karşılığında istemsiz bir fotoğrafda
ötede
duygusal tepkiler mi veriyorsunuz? Aklınız selimken davranışınızı analiz edip, manasız buluyor, bir sonraki seferde bu fotoğrafda
tepki vermemeye yemin oluyor
(ama heyhat!) sonrasında yine benzer
tuzağa düşüyorsunuz. Ishte
şunun
sebebi, bir kuşak öncesinde babaannenizin yaşadığı bir göç, anneannenizin yaşadığı istanbul escort bayan bir çocuk kaybı ya da ailenizin ortasında kaldığı bir savaş olabiliyor . Başınıza sürekli benzer
şeyler geliyorsa… Geçenlerde sosyal medyada çok paylaşılan bir deney vardı. new York’taki 11 Eylül olaylarından etkilenen ailelerin çocuklarının, ebeveynelerinin yaşadığı stresi hormonal olarak miras aldıklarını kan testleri ile kanıtlayan bir deneydi bu. Haberin izlerini sürerken, Yayın Direktörümüz emel Erden, aile içi aktarılan travmalara dair bir rus escort kitabı da yerleşik
mark Wollyn’nin nefis bir makalesini paylaştı . Wollyn yazısında Sigmund freud’un bu modeli yüz yıldan çok
bir süre önce tanımladığından bahsediyor. “travmatik tekrarlama" ya da Freud’un tanımıyla “yineleme saplantısı” bilinçaltının çözülmemiş sorunları yinelemeye çalışması. çünkü bilinçaltı travmayı bu fotoğrafda
çözebileceğini düşüyor ve ne yazık ki bilinçaltının geçmişteki olayları yineleme güdümü ailelerin çözülememiş travmalarının gelecek nesillere aktarılmasının kanallarından biri
haline geliyor.” Bilinç altı kadere mi dönüşüyor? Freud’un çağdaşı carl Jung’a göre ise bilinçaltında kalan yok olmuyor, aksine hayatımızda kader ya da talih olarak günışığına çıkıyor. “bilinçte ortaya çıkmayan her şey” diyor Jung “alınyazısı olarak geri
döner.” Savayı
bir deyişle her birimiz bilinçaltımızdaki olayları gün ışığına çıkarana dek
tekrarlamaya eğilimliyiz. ailedeki son üç jenerasyon incelenmeli Gelelim günümüze… Hücre biyolojisi, nörobiyoloji, epigenetik ve gelişim psikolojisi alanındaki son gelişmeler tekrarlanan acı hikayelerinin ve travma mekanizmasının anlaşılması için ailedeki son üç jenerasyonun tarihinin incelenmesinin öneminin altını çiziyor. Mark Wollyn özellikle aile Dizimi ilgili
uzman olan bir psikoterapist. Bu iddialarının kendisine danışmaya gelenlerin hikayeleriyle birebir örtüştüğünü söylüyor. “jesse’le ilk tanıştığımızda bir seneden fazladır insomnia şöyle ki
uykusuzluk çekmekteydi. Jesse eskiden yıldız bir atlet ve başarılı bir öğrenciydi ama insomniası onu depresyon sarmalına ve umutsuzluğa itmişti. Sonuç olarak okulu bıraktı ve kazanmak için çok çalıştığı beyzbol bursunu da yitirdi. Yaşamını yeniden düzene sokmak için umutsuzca yardım arıyordu. Son bir yılda üç doktora, iki psikologa, bir uyku kliniğine ve bir naturopatikçiye gitmişti. Hiçbiri kurtuluş için gerçek bir umut ışığı yakamamıştı. Oysa geçmişte Jesse her dönem
uykuya kolayca
dalardı. Ama bir gün on dokuzuncu doğum gününden halen
sonra bir geceyarı
3.30’da aniden uyanmıştı. Donuyordu, titriyordu ve ve yaparsa yapsın ısınamıyordu. üç saat ve bir sürü battaniyeden sonra hâlâ uyanıktı. Yalnız
üşümüş ve yorgun değildi, benzer
anda
yine de
önce deneyimlemediği garip bir korku tarafından ele geçirilmişti. Uykuya dalarsa başına kötü bir ne
geleceğine dair bir korku… Eger
uyursam, hiçbir zaman
uyanamam. çok küçük
anda
insomniası gecelik bir rutine dönüştü. jesse’e ailesinden herhangi birisinin “soğuk”, “uyumak” ya da “on dokuz yaşım var
olmak”la alakalı bir travmadan acı çekip çekmediğini sordum. Evet, varlığını modern
öğrendiği amcası donarak öldüğünde yalnız
on dokuz yaşındaydı. Tipide onu yüzüstü bulmuşlardı, hipotermiden ötür
bilincini yitirmişti. ölümü o dek
trajikti ki aileden kimse adını bir yine de
söylememişti. şimdiyse, otuz yıl sonra Jesse Colin’in ölümünün etkilerini taşıyordu. Bu bağlantıyı kurmak Jesse için hareket noktası oldu. Insomniasının sebebinin otuz yıl önce olan bir olay olduğunu öğrendikten sonra uyumaktan duyduğu korkuyu açıklayabilecek bir sebebi oldu. Iyileşme süreci bundan sonra başlayabildi. Jesse yalnızca
insomnianın ağır sisinden kurtulmadı benzer
anda
ailesinin bugünü ve geçmişiyle derin bağları olduğunu keşfetti.” 11 Eylül’den bir sonraki kuşağa kalanlar rachel Yehuda, New York Mount Sinai Tıp Okulu Psikiyatri ve Nörobilim profesörü, travma sonrası stres dair
dünyanın önde gelen uzmanlarından biri ve biyolojik işaretler alanında gerçek bir öncü. Yehuda ilk olarak, Yahudi soykırımdan kurtulanların ve onların çocuklarının nörobiyolojilerini inceledi. kortizol (travmadan sonra vücudun normale dönmesini sağlayan stres hormonu) ve beyin fonksiyonları üzerine yaptığı çalışmalar  travma sonrası stres bozukluğu tedavisinde devrim yarattı.yehuda ve takımı soykırımdan kurtulanların çocuklarının da aileleri benzer
düşük kortizol seviyesiyle doğdukları keşfetti. özellikle Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nda kortizol üretimi baskılanıyor ve düşük seviye hem travma mağdurlarında hem de onların çocuklarında görülüyor. Yehuda, 11 Eylül saldırılarından etkilenen hamile kadınlar ve onların çocuklarıyla yaptığı deneylerde benzer
sonuçlarla karşılaştı. 11 Eylül’den sonra doğan bu çocuklar çok düşük kortizol düzeylerine sahipti. aile tarihini incelemekte fayda var “insan acı çok yoğun olduğunda ondan kaçmaya eğilimli. Duyguları engellediğimizde gerekli olan iyileşme sürecini de engellemiş oluyoruz. Bazen acı özünü
gösterebileceği ya da çözüme kavuşabileceği bir yol bulanan dek
gizlenir.yeniden ortaya çıkması gelecek nesilleri bulabilir ve ortaya çıkan semptomlar açıklaması zor olabilir," diyor Wollyn. görünen o ki, kendimizi çözümlemek, kavram
veremediğimiz karanlık yönlerimizle yüzleşebilmek için aile tarihimize hakim bulunmak
kilit bir öneme sahip. Konuyla ilgili öbür
yazılarımız Travma hayatı nasıl etkiler? Hayatta karşılaştığımız bir travma üzerimizde nasıl bir etki bırakır? Günlük hayatımız ve cinselliğimiz bundan nasıl etkilenir? Travma nasıl atlatılır? Pudra.com açıklıyor…   Travma yaşayan çocuk aldatıyor Psikoloji Istanbul’un yaptığı araştırmaya göre, çocukluk çağı travmaları arttıkça, kişilerin ilişkilerinde partnerlerini aldatma eğilimleri de artıyor.   Insanlar neden depresyona girer? Depresif olmakla depresyonda bulunmak
arasındaki farkı biliyor musunuz? Peki ya bir yakınınız depresyonda ise ona nasıl davranmanız gerektiğini? Pudra.com yanıtları açıklıyor..   Işe kendinizi sevmekle başlayın Psikolog Dr. Başak Demiriz'in özünü
sevmeyle ilgili psikoterapi diyalogunu kesinlikle
okuyun. Unutmayın; herşeyin başında önce kendinizi sevmeniz var.
Etiket
Kategoriler